sesli nutuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sesli nutuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/14/2010

nutuk yirmidördüncü bölüm

    9/14/2010 08:42:00 ÖS   No comments

Harbiye Nezareti, “İstanbul’a gel!” diyor. Resmî sıfat ve salâhiyetleri bırakarak milletin şefkat ve civanmertliğine güvenmek ve vicdani vazifeye devam etmek kararı



vicdani vazifeye devam
Pâdişâh, “evvelâ tebdil-i hava al, Anadolu’da bir yerde otur, fakat bir işe karışma” diye başladı. Nihayet ikisi birlikte, “behemehâl gelmelisin!” dedi. “Gelemem!” dedim. Nihayet 8/9 Temmuz 335 gecesi, sarayla açılan bir telgraf başı muhaberesi esnasında, birdenbire perde kapandı ve 8 Haziran’dan, 8 Temmuz’a kadar, bir aydır devam eden oyun hitama erdi. İstanbul, benim o dakikada resmî memuriyetime hitam vermiş oldu. Ben de aynı dakikada 8/9 Temmuz 335 gecesi saat 10.50 sonrada Harbiye Nezareti’ne, saat 11.00 sonrada pâdişâha vazife-i memuremle beraber silk-i askerîden istifamı müş’ir telgrafları vermiş oldum.


Keyfiyet, tarafımdan ordulara ve millete iblâğ edildi. 


Bu tarihten sonra resmî sıfat ve salâhiyetten mücerred olarak, yalnız milletin şefkat ve civanmertliğine güvenerek ve onun bitmez feyz ve kudret menbaından ilham ve kuvvet alarak, vicdanî vazifemize devam ettik...

Biz, 8/9 Temmuz gecesi İstanbul ile telgraf başında konuşurken, bunu başka dinleyenlerin ve alâkadar olanların da bulunduğunu tahmin etmek güç değildir.

O tarihlerde ve ondan sonraki zamanlarda, en hafif tâbirle safdilliklerini mukteza-yı kiyâset ve tedbir göstermeğe çalışmış olanlar hakkında bir fikir vermiş olmak için, müsaade buyurursanız şu vesikayı aynen ıttılâınıza arz etmek isterim.


140/140
9 Temmuz 335
Konya’dan,
Saat: 6
Üçüncü Ordu Müfettişliği Seryaverliği’ne
Telgraf ve Posta Müdir-i Umumisi Refik Halid Bey ile Konya Valisi Cemal Bey, 6/7 Temmuz gecesi, telgrafla makine başında muhabere ettiler.

Muhaberenin şu suretle cereyân ettiğini haber aldım.


Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin icabına bakıldı. İstanbul’a getirilecek. Cemal Paşa Hazretlerinin de hakkında yapılacak muamele derdesttir.

Konya valisi de:

— Teşekkür ederim. Dediler.

Münasip surette Paşa Hazretlerine arz etmenizi ricâ ederim.

İkinci Ordu Müfettişliği Şifre Müdürü
Hasan

nutuk yirmiüçüncü bölüm

    9/14/2010 08:37:00 ÖS   No comments

Millî gaye için ortaya atılma kararı milli gaye için ortaya atılacakların bugün imhâsını düşünen yalnız saray, hükümet ve ecnebîlerdir.



Millî gaye için
Bu iki vali beylerle, On Beşinci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa ve beraberimde bulunan Rauf Bey, İzmit Mutasarrıf-ı Sâbıkı sâbıkı Süreyya Bey ve karargâhıma mensup Erkân-ı Harbiye Reisi Kâzım Bey ve Erkân-ı Harp Hüsrev Bey, Doktor Refik Bey arkadaşlarımla ciddî bir müdâvele-i efkârda bulunmayı münasip gördüm. Kendilerine umumî ve hususî vaziyeti ve takibi mecburî olan hatt-ı hareketi mevzu-i bahis ettim.

Bu münasebetle en gayr-i müsait vaziyetleri ve umumî, şahsî mehâliki her ihtimale karşı ihtiyârı zarurî olan fedakârlığı izah ettim. 


Bir de, “milli gaye için ortaya atılacakların bugün imhâsını düşünen yalnız saray, hükümet ve ecnebîlerdir. Fakat bütün memleketin iğfal edilmesini ve aleyhe çevrilmesini de ihtimal dahilinde görmek lâzımdır. Pişvâ olacakların, her ne olursa olsun, gayeden dönmemesi, memlekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, gaye uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine işin başında karar vermeleri icap eder. Kalplerinde bu kuvveti hissetmeyenlerin teşebbüse geçmemeleri elbette evlâdır. Zira bu takdirde, hem kendilerini ve hem de milleti iğfal etmiş olurlar.

Bir de mevzu-i bahis vazife, resmî makam ve üniformaya sığınarak el altından kabil-i tedvîr değildir. Bu tarzın bir derecesi olabilir. Fakat artık o devir geçmiştir. Alenen ortaya çıkmak ve milletin hukuku namına yüksek seda ile bağırmak ve bütün milleti, bu sedaya iştirak ettirmek lâzımdır.

Benim azlolunduğuma ve her türlü avâkıba mahkûm bulunduğuma şüphe yoktur. Benim ile alenen teşrik-i mesâi etmek, aynı avâkıbı şimdiden kabul etmektir. Bundan başka, mevzu-i bahis ettiğimiz vaziyetin talep ettiği adamın, diğer birçok nokta-i nazarlardan dahi mutlaka benim şahsım olabileceği gibi bir iddia mevcut değildir. Yalnız, her halde bu memleket evlâdından birinin ortaya atılması zarurî olmuştur. Benden başka bir arkadaşı dahi düşünmek mümkündür. Yeter ki o arkadaş, bugünkü vaziyetin kendisinden talep ettiği tarzda harekete muvafakat etsin!” dedim.

Bu beyânât ve izâhâttan sonra, sümme’t-tedârik karar vermek muvâfık olamayacağından bir müddet düşünmek ve hususî müdâvele-i efkâr edebilmek için müzakereye hitam verdiğimi beyan ettim.


Tekrar ictimâ ettiğimizde, işin başında, benim devam etmemi ve kendilerinin bana muîn ve zahîr olacaklarını beyan ettiler. Yalnız bir arkadaş, Münir Bey, ciddî mazeretine binâen bir zaman için kendisinin fiilî vazifeden affını ricâ etti. Ben, şeklen vazife ve askerlikten istifa ettikten sonra tıpkı şimdiye kadar olduğu gibi mâfevk kumandan imişim gibi emirlerimin ifası, muvaffakiyet için şart-ı esasî olduğunu zikrettim. Bu cihet tamamen tasvib ve tasdik olunduktan sonra ictimâa nihayet verildi.

Efendiler, İstanbul’da, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti makamında, yekdiğerine halef, selef olan Cevat ve Fevzi Paşalardan, İstihzârat-ı Sulhiye Komisyonu’nda çalışan İsmet Bey’den başlayarak Erzurum’a gelinceye kadar her yerde temas ve münasebette bulunduğum kumandan, zâbit ve her türlü ricâl ve zevât ile burada, Erzurum’da yaptığım gibi müzakereler ve anlaşmalar yapmıştım. Bundaki faide takdir buyurulur.

nutuk yirmiikinci bölüm

    9/14/2010 08:33:00 ÖS   No comments

Sivas'ta umumi bir millî heyet toplama kararı Bu sebeple, 18 Haziran 335 tarihinde Trakya’ya verdiğim direktifte işaret ettiğim bir noktanın tatbiki zamanı gelmiş bulunuyordu.



milletin istiklâli tehlikededir

Hatırınızdadır ki o nokta, Anadolu ve Rumeli teşkilât-ı milliyesini tevhîd ederek bir merkezden temsil ve idâre eylemek üzere Sivas’ta umumî bir heyet-i milliye toplamaktı.

Bu maksadın temîni için yaverim Cevat Abbas Bey’e 21/22 Haziran 335 gecesi Amasya’da dikte ettiğim ta’mîmin esas noktaları şunlar idi:

Vatanın tamamiyeti, milletin istiklâli tehlikededir.

Hükümet-i merkeziye deruhde ettiği mes’ûliyetin ic â bâtını ifa edememektedir. Bu hal milletimizi mâ’dum tanıttırıyor.

Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.


Milletin hal ve vaz’ını derpîş etmek ve seda-yı hukukunu cihana işittirmek için her türlü tesir ve murakabeden âzâde bir heyet-i milliyenin vücûdu elzemdir.

Anadolu’nun bi’l-vücûh en emin mahalli olan Sivas’ta milli bir kongrenin serian in’ikadı takarrür etmiştir.

Bunun için tekmil vilâyetlerin her livasından milletin itimâdına mazhar üç murahhasın sür’at-i mümkine ile yetişmek üzere hemen yola çıkarılması icap etmektedir.

Her ihtimale karşı keyfiyetin bir sırr-ı millî hâlinde tutulması ve murahhasların lüzum görülen mahallerde seyahatlerinin mütenekkiren icrası lâzımdır.

Vilâyât-ı şarkiye namına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre in’ikad edecektir. Mezkûr tarihe kadar vilâyât-ı sâire murahhasları da Sivas’a vâsıl olabilirlerse Erzurum Kongresi’nin azası da Sivas ictimâ-ı umumisine dahil olmak üzere hareket eder (Vesika: 26).

Görüyorsunuz ki bu dikte ettiğim husus, zaten vermiş ve dört gün evvel Trakya’ya tebliğ etmiş olduğum bir kararın Anadolu’ya da ta’mîmen tebliğine müteallik bulunuyor.

Bu kararın 21/22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada ittihâz edilmiş mahûf ve esrarengiz, yeni bir karar olmadığı zannımca sühûletle takdir buyurulur.

Bu noktanın tavazzuhu için, arzu buyurursanız küçük bir izahta bulunayım.


Efendiler, o müsvedde işte aynen şu kâğıtlardır. (Göstererek) Dört maddeyi ihtivâ ediyor, muhteviyâtını beyan ettim. Nihayetinde benim imzam vardır.

Bir de vazife itibarıyla Erkân-ı Harbiye Reisim bulunan Miralay Kâzım Bey’in (elyevm İzmir Valisi Kâzım Paşa), erkân-ı harbiyemden tebliğe memur Hüsrev Bey’in (elyevm sefir), makamât-ı askeriyeye şifre eden yaverim Muzaffer Bey’in ve makamât-ı mülkiyeye şifre eden bir memur efendinin imzaları vardır. Bundan başka daha bazı imzalar vardır.

Bu imzaların bu müsveddeye konması bir hüsn-i tali’ ve tesâdüftür.

nutuk yirmibirinci bölüm

    9/14/2010 08:30:00 ÖS   No comments

İstanbul'a geri çağrılışım Anadolu’ya dahil olalı bir ay olmuştu. Bu müddet zarfında bütün ordular aksâmıyla temas ve irtibat temîn edilmiş



İstanbul'a geri çağrılışım
Bu tarihten beş gün sonra, yani 8 Haziran 335’te İstanbul’a Harbiye Nâzırı tarafından davet olunduğumu ve mahrem sualim üzerine kimler tarafından ve ne için talep edildiğimi, ricâlimizden bir zatın haber verdiğini vaktiyle bi’l-münâsebe vuku bulan beyânâtımda ifade etmiştim. O zat, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti makamında bulunan Cevat Paşa idi. Bunun üzerine, İstanbul ile vuku bulmuş olan muhaberâtın bir kısmı umûmca ma’lûm olmuştur. Bu muhaberât, Erzurum’da istifa ettiğim tarihe kadar muhtelif harbiye nâzırlarıyla ve doğrudan doğruya saray ile devam etmiştir.

Anadolu’ya dahil olalı bir ay olmuştu. 

Bu müddet zarfında bütün ordular aksâmıyla temas ve irtibat temîn edilmiş ve millet mümkün olduğu kadar tenvîr edilerek teyakkuz ve intibâha getirilmiş, teşkilât-ı milliye fikri taammüme başlamıştı. Vaziyet-i umumiyeyi artık bir kumandan sıfatıyla sevk ve idâreye devam imkânı kalmamıştı. Vuku bulan davet emrine adem-i itaat ve adem-i icâbet gösterilmiş olmakla beraber millî teşkilât ve harekâtın sevk ve temînine devam etmekte olduğuma göre şahsen asi vaziyete geçmiş olduğuma şüphe edilemezdi. Bundan başka ve bilhassa tatbikine karar verdiğim teşebbüsât ve icrââtın esaslı ve şedîd olacağını tahmin güç değildi. Binâenaleyh teşebbüsât ve icrââtın bir an evvel şahsî olmak mahiyetinden çıkarılması ve bütün milletin vahdet ve tesanüdünü temîn ve temsil edecek bir heyet namına olması elzemdi.

nutuk yirminci bölüm

    9/14/2010 08:26:00 ÖS   No comments

İstanbul hükümetini, teşebbüsât-ı milliyeye mümânaattan sarf-ı nazar ettirmek, Avrupa'dan bir şey beceremeden dönen Ferit Paşa'ya çektiğim şifre



Ferit Paşa'ya şifre
İstanbul hükümetini, teşebbüsât-ı milliyeye mümânaattan sarf-ı nazar ettirmek, muvaffakiyet için sür’at ve sühûleti mûcib olacağından mühimdi. Bu mülâhaza ile Ferit Paşa’nın bi’t-tabi hiçbir şeye muvaffak olamayarak, adeta muhakkar bir surette İstanbul’a avdetinden istifade ederek, kendisine 16 Ağustos 335 tarihinde bir şifre telgraf yazdım. Bu telgrafta başlıca şu cümleler vardı:

Mösyö Clemenceau’nun zât-ı fahamet-penâhîlerine olan mufassal cevapnâmeleri, ahîren mütâlaa-güzar-ı çâkerânem olduktan sonra, Dersaadet’e nasıl bir hamûle-i ye’s ü âlâm ile muâvedet buyurduklarını takdir ediyorum ……….. ……………………….. ……………………………………………………… …………………………………………………………………………………………………. ………………………………. taksim ve imhâ kanaatini bu kadar bâriz ve haysiyet-şiken gösteren bir ifade karşısında titremeyecek ferd-i hassas tasavvur edemem. Cenâb-ı Hakk’a binlerce hamd ü sena edelim ki milletimiz ruhundaki azm ü celâdetle tarihî hayat ve mevcudiyetini ne tevekküle ne de böyle cellâdâne hükümlere hiçbir zaman kurban etmeyecektir.

Şimdi pek eminim ki zât-ı fahamet-penâhîleri, bugünkü vaziyet-i umumiyeyi ve menâfi-i sahiha-i devlet ve milleti üç ay evvelki nazarlarla görmüyorlar. Dokuz aydan beri iş başına gelen kabinelerin daima, biribirinden fazla zaafa uğraması ve nihayet maalesef artık meflûc bir menzeleye inmesi haysiyet-i âliye-i milliye karşısında cidden pek hazin oluyor. Muhakkaktır ki vatan ve millet mukadderâtı için dahilen ve haricen mesmû ve sahib-i kelâm olmak mutlaka irâde-i milliyeye istinâd ile meşrûttur.

Hakk-ı hayat ve istiklâli için çalışan milletin maksadındaki nezahet ve ciddiyete mukabil hükümet-i merkeziye hasım vaziyet almak cihetini iltizâm ediyor. Bu tarz-ı hareket bi’t-tabi mûcib-i esef-i azîmdir. Milleti, hükümet-i merkeziyeye karşı arzu edilmeyen hareketlere sâik olabilecek mahiyettedir. Gayet samimî arz edeyim ki, millet, her türlü irâdesini ikaa muktedirdir. Teşebbüsâtının önüne geçebilecek hiçbir kuvvet mevcut değildir. Hükümet-i merkeziyenin menfî teşebbüsâtı hiçbir tarafta ve hiçbir kimse tarafından cây-i tatbik bulamamaya mahkûmdur. Millet, çizdiği program dairesinde gayet kat’î ve sarîh hatvelerle maksadına yürümektedir. Hükümet-i merkeziyenin şimdiye kadar olan mümânaatkâr teşebbüslerinin hiçbir tarafta hiçbir tesir yapamamakta olmasıyla hakikat-i vaziyetin takdir buyurulmuş olacağına şüphe yoktur.

İngilizlerin irâe eyledikleri tarîkte çare-i halâs aramak dahi abestir ve bi’n-netice mûcib-i hüsrandır. Maahaza, İngilizler dahi en nihayet kuvvetin millette olduğunu takdir ederek hiçbir istinâdı olmayan ve millet namına hiçbir taahhütte bulunamayan ve bulunsa bile milletçe mutâ’ olamayacak olan bir heyet-i hükümetle neticeli bir işe girişmek mümkün olamayacağına kani olmuşlardır. ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

Bütün temenniler şu merkezdedir ki hükümet, meşrû’ olan cereyân-ı milliye karşı mümânaatkârlıktan feragatle Kuvâ-yı Milliye’ye istinâd ve her türlü teşebbüsâtında âmâl-i milliyeyi rehber ittihâz eylesin. Bunun için de mevcudiyet ve irâde-i milliyeyi temsil edecek olan Meclis-i Mebusan’ın en kısa bir zamanda in’ikadını temîn eylesin!
© 2014 Video blogunuz. Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger.