türkü dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türkü dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/08/2019

Zeynel - Kaleden kaleye şahin uçurdum türküsü

    3/08/2019 02:18:00 ÖS   No comments
Kaleden kaleye şahin uçurdum

Zeynel Kaleden kaleye şahin uçurdum Ah İle Vah İle Ömür Geçirdim türkü sözleri ve video klibi



Kaleden kaleye şahin uçurdum Ah İle Vah İle Ömür Geçirdim türkü sözleri:

Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum
Ah İle Vah İle Ömür Geçirdim
Yare Şeker verdim Şerbet İçirdim
Öyle Olur Böyle Olur Türkmen Gelini
Edası Hoş Olur Türkmen Gelini

Kaleden Kaleye Taş Ben Olaydım
Ela Göz Üstüne Kaş Ben Olaydım
Yalınız Yatana Eş Ben Olaydım
Öyle Olur Böyle Olur Türkmen Gelini
Edası Hoş Olur Türkmen Gelini

11/16/2018

Telli turnam selam gotür Musa Eroğlu ve Nevzat Ak video klip

    11/16/2018 02:22:00 ÖS   No comments

Telli turnam selam gotür Sevgilimin diyarına Üzülmesin ağlamasın Belki gelirim yarına cananıma Musa Eroğlu ve Nevzat Ak Telli turnam selam gotür Türkü sözleri ve video klibi



Telli turnam selam gotür
Telli turnam selam gotür
Sevgilimin diyarına
Üzülmesin ağlamasın
Belki gelirim yarına cananıma

Hasret kimseye kalmasın
Sevdalılar ayrılmasın,ayrılmasın
Ben yandım eller yanmasın
Sevdanın aşkın uğruna can uğruna

Gönüle hasret yazıldı
Sevgiye mezar kazıldı
İki damla yaş süzüldü
Gözlerimin pınarına,pınarına

Hasret kimseye kalmasın
Sevdalılar ayrılmasın,ayrılmasın
Ben yandım eller yanmasın
Sevdanın aşkın uğruna can uğruna

12/11/2017

Mahzuni Şerif'e saygı albümünden Ceylan Ertem "Dünya zalımlar dünyası"

    12/11/2017 10:22:00 ÖS   No comments

Ceylan Ertem "Dünya zalımlar dünyası"
Ceylan Ertem "Dünya zalımlar dünyası"

Arda Müzik tarafından hazırlanan Mahzuni'ye Saygı albümünden Ceylan Ertem'in yorumuyla Mahzuni Şerif'in eseri Dünya zalımlar dünyası giden zalım gelen zalım insanlığın yüz karası

Aşık Mahzuni Şerif kimdir

mahlasıyla Âşık Mahzunî Şerif,
Mahzuni Şerif hayatı
Asıl ismiyle Şerif Cırık, mahlasıyla Âşık Mahzunî Şerif, 1940'ın başlarında Kahramanmaraş iline bağlı Afşin'in Berçenek Köyünde doğar. İleride 'Pir Sultanların' ölümsüzlüğünün en büyük kanıtlarından biri olacaktır.

1956 yılında Berçenek'e gelen ilk okuldan mezun olur. Berçenek'in okulsuz yıllarında, Elbistan'ın Alembey Köyü'nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur'an eğitimi almış, Eski Türkçe okumuş ve yazmıştır.

1957 yılında Mersin Astsubay Okulu'na gider. 17 yaşındayken babasının zoruyla dayısının kızı Emine ile evlenir. Bu evlilikten bir kızı olsa da Mahzuni bu evliliği bir mektupla bitirir.

1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu' nu başarıyla bitirir. Başarısının gereği Kuleli Askeri Lisesi'ni aynı yıllarda hak etmesine karşılık, toplumculuğa ve halk edebiyatına gönül verdiği ve Alevi olduğu için ordudan ihraç edilir.

1961'de Ankara'da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanışır. Bu evlilikten Züleyha, Emrah, Ferhat adlı üç çocuğu olur. Bu yıldan itibaren, sevip gönül verdiği yoldan giderek, yüzlerce plak ve kaset yapar. Hakkında yazılan ve yazdığı kitaplar uluslararası edebi tartışmalara konu olur.

1971'de Mahzuni üçüncü eşi Fatma Hanım'ı görür beğenir sever ve evlenir. Bu evliliklerinden Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört çocukları olur. Aynı yıl gerçekleşen askerî darbeden sonra kurulan Nihat Erim hükümeti nin Deniz Gezmiş ve Arkadaşlarına kıymasına dayanamayıp 'Erim Erim Eriyesin' türküsünü patlatmasından dolayı hemen tutuklanıp dört ay cezaya çarptırılır. Tahliye olur ve yeniden tutuklanır.

1972'de Gaziantep'deki evi kundaklandı. Ozanmız'ın tüm ödülleri ve arşivinin yandığı söyleniyor.

1973 yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklanır. Ankara'da Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanır.

1962 - 1988 sürecinde defalarca saldırıya uğrar, evi yakılır, mahkemelik olur, tutuklanır, hapse atılır, dövülür, dişleri sökülür...

1989 -1991 yılları arasında 'Halk Ozanları Derneği' genel başkanlığını yapmıştır.

1997 yılının haziran ayında Almanya'da beyin kanaması geçirip, Almanya'nın Ulm Şehrinde tedavi görür.

1998 yılında, 58 kaset sahibi olan Ozanımız, dünyanın yaşayan üç büyük ozanı arasında birinci sırayı aldı.

Bir çok yabancı ülkede deyişleri değişik dillerde okunmuştur. Tüm türkülerinin yer aldığı 8 kitabı bulunan Ozanımız'ın, Bektaşı Kültürünün ve Anadolu Ezgilerinin dünyaya tanıtılmasında önemli bir rol üstlenmiştir.

2001 yılının başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, JFK Hospital'da yoğun bakım altına alındı. Mayıs ayında, günümüzün Pir Sultan'ı Âşık Mahzunî Şerif, bir kez daha ölümü yenmeyi başardı. Ve aynı yılın kasım ayında kendisine, ''Elhamdülüllah Kızılbaşım ve Laikim. Ben değil yedi sülalem kızılbaştır. Bir suç varsa oda dedemdedir! " dediği için, DGM tarafından dava açıldı. Duruşma 27. 12. 2001 tarihinde DGM'de yapıldı.

Halk şiirine ve türkülerine ömrünü veren Âşık Mahzuni, 62 yıllık ömrüne; 453 plak, 58 kaset ve yayınlanmış 8 kitap sığdırmıştır. Ayrıca TRT tarafından hazırlanmış iki belgeseli vardır.

12/09/2017

Doğa için çal'dan "Hey onbeşli" Türküsü ve acıklı hikayesi

    12/09/2017 04:26:00 ÖS   No comments

acıklı hikayesi
Doğa için çal Hey onbeşli türüküsü

Açılışını Erkan Oğur'un yaptığı Hey onbeşli Tokat yolları taşlı türküsünü ilk seslendiren ise Mazlum Çimen türküye dinlerken birçok ünlü ismide göreceksiniz

Hey onbeşli türküsünün Çanakkale için yazılan acıklı hikayesi
haddi hesabı yoktu

Savaşın tükettiği insanların haddi hesabı yoktu. Bu durum korkunç boyutlara ulaşınca İngiliz generali Aspinall-Oglander; "Gelibolu'daki kanlı muharebeler, Türk ordusunun çiçeğini bitirmiştir," demesine neden olmuştu.

Gerçekten de İngilizler şehit olan gençlerimizi, "çiçeğin tomurcuğu" ve "vakti gelmeden solan gül goncası"na benzetiyorlardı.

Cephe, koskoca bir eğitimli genç nesli yutmasına rağmen bir türlü doymak bilmiyordu.

Ölenlerin sayısı çok fazla olunca cephede boşluklar oluştu...

cephede boşluklar oluştu

Cephede meydana gelen boşlukları doldurmak için, diğer cephelerden asker getirilemediğinden, en yakın çevreden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin dahi, gönüllü olup olmadığına bakılmaksızın, Çanakkale'ye sevk edilmeleri alışılmış normal bir hadise haline gelmişti...

Savaş günleri, köyde, kasabada erkeğin kalmadığı, gücü kuvveti ve boyu posu yerinde olan herkesin asker olduğu ya da asker olmak zorunda kaldığı kara günlerdi.

Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı ordusunda insan kaybı öyle bir noktaya varmıştı ki...

Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı ordusunda insan kaybı inanılmaz bir noktaya vardı. Yine de Harbiye Nezareti, harp bütün hızıyla sürerken askerleri birkaç günlüğüne de olsa memleket iznine göndermeye gayret etmişti.

Harpte gün geçtikçe daha da artan kayıplar, nüfusun tükenmekte olduğu korkusunu doğurmuş ve savaşan askerler memleketlerine nüfusu çoğaltmak üzere gönderilmişlerdi.

Çanakkale Savaşı sırasında, İtilaf Devletlerinin kara çıkartmasına başlamalarıyla birlikte cephede takviye kuvvetlere daha çok ihtiyaç duyuldu.

Sultan V. Mehmed Reşad, Askeri Mükellefiyet Kanunu'nda değişiklik yapmak ve lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştı.

Sultan Reşad'ın emri ile değişiklik yapılan Mükellefiyet kanununda;

Mükellefiyet kanununda

42. Maddeye ek olarak hazırlanan "Kâtib-i Sultaniye 10. sınıf müdaviminine mütedair (devam edenlere dair)" başlıklı fıkra hakkında şöyle geçici bir düzenleme yapma yoluna gitmişti:

"Madde 1: Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkatinin (geçici kanununun) 42. Maddesindeki fıkra atiye (geleceğe) tezyil (ertelenmiş) olunmuştur. Muayene-i intihaiye esnasında (muayene sonucunda) mekatib-i sultaniyenin (sultani mekteplerinin) onuncu sınıflarında bulunanlar da hizmet-i makzura (zikri edilen hizmet) hakkına nail olacaktır."

On beşliler cepheye geliyor...

cepheye geliyor

Sultan V. Mehmed Reşad'ın açıklamasından sonra Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 1314 (1896) doğumluların (yani 19 yaşındakilerin) henüz askerlik hizmetine çağrılmamışlar ile 1315 (1897) doğumluların, bedenleri gelişmiş, harbe elverişli ve silah kullanmaya kabiliyetli olanlarından müsait bulunanların da kıtalara teslim olmalarını istemişti.

Padişahın ve Harbiye Nezaretinin bu çağrısı üzerine, Balıkesir, Bursa, Kütahya, Manisa, Adapazarı, İzmir, Aydın, Muğla ve Konya'nın, tahsilleri ve hayatlarının henüz başındaki bu yeni yetme gençleri, vatanın kendilerinden beklediği yüce vazifeyi hakkıyla yerine getirmeleri için silahlandırdılar.

15 ile 19 yaşında olan bu genç bahadırların cepheye katılımları anısına Anadolu'da yakılan meşhur "Hey Onbeşli Onbeşli" adlı türküde de söz konusu durum çok acı ve dramatik bir dille anlatılmıştır.

Bir efsaneye göre ise Onbeşli türküsünün hikayesi ile şöyle anlatılır;

Tahtobalı Hüseyin ile Hediye'nin hikayesidir.

Hediye'nin hikayesidir

Hediye ile Hüseyin sözlüdür ama ferman çıkınca Hüseyin Çanakkale'ye gider, Hediye de yol gözler. Bir yaz geçer, bir de kış. Bir yaz daha, bir kış daha. Dört yaz, dört de kış geçer. Anası babası memlekette dirlik düzen bozuldu diye Hediye'yi başkası ile evlendirmek isterler.

Böyle güzel kızın başına bir şey gelir, taliplisi de hem zengindir, hem yalnız başınadır diye yaşlı bir adam olan Tokat eşrafından Emin bey ile evlendirirler. Hediye, bir şey diyemez, kaderine razı olur. Bir yıl sonra Emin bey'in öldüğü günde olduğu gibi.

Emin bey ölünce, her şey Hediye'ye kalır. Kalır kalmasına da, Hediye bir düşünür şöyle, baba evine gitse, zaten oraya sığmadığı için evlendirilmiştir. Hem kim çekip çevirecektir bunca malı mülkü. Ama, dedik ya devir değişmiş, memlekette dirlik düzen kalmamış, dağdaki eşkıya genç duldan haberdar olur ve bir gece konağı basarlar.

Çaldıkları ile beraber Hediye'yi de sırtlarına vurup dağa götürürler. Dağda kıza yapmadıklarını bırakmazlar. Irzına geçerler, ona buna sunarlar, çengilik ettirirler. Ola ki, diğer köylerden kaldırdıkları başka tazeler de geldikten sonra bıkarlar Hediye'den. Kızcağızı harap bitap halde şehir merkezinde cami önüne bırakırlar gece.

Belki, öldürelermiş daha iyiymiş. Çünkü, camiden çıkanlar, üstü başı yırtılmış, harap bitap haldeki Hediye'yi görür de, biri olsun el etmez. Bir de yetmezmiş gibi, "kötü yola düşmüş bu!", derler. Hediye, kayıp yavuklusuna mı, kara kaderine mi, bahtsız evliliğine mi, onca tecavüze, aşağılanmaya, kötü anılmaya mı yansın? Neye yansın?

Dayanamaz hediye...

Terk eder Tokat'ı. Bir daha da ne duyan olur, ne de gören. 1915'in üzerinden sekiz yaz, sekiz de kış geçer...

Geçer de, koskoca Tahtobalı'ya anca bir tane onbeşli döner. Bildiniz ağalar, Hüseyin'dir o. Hüseyin'in gelişine şenlik eder köy. Sofralar kurulur, davullar çalınır. Ama, Hüseyin ne şenlik ister, ne sofra. O'nun beklediği, bir ama bir, biricik yavuklusu vardır.
En sonunda Hüseyin dayanamaz, töreyi ezer, anasına sorar, "Hediye nerede?" diye.

Koca dağlar ses verir de, anası vermez. Hüseyin düşer işin peşine, ta ki o bomboş konağa gelesiye kadar. Konağın önünde sorar komşulara, "nerededir ev ahalisi?" diye. Komşular cevap verir "çiftliğe taşındılar." diye ama Hüseyin durmaz, duramaz. Yavuklusunun kokusu gelir burnuna da, heyecanla, "Hediye," der, "Hediye de çiftliğe mi gitti?".
"O taze dul mu, önce kötü yola düştüydü de, sonra buralarda da yapamadı, duramadı, gitti mendebur. " Hüseyin inanamaz. Hüseyin dayanamaz. Derler ki, Hüseyin de atına bindiği gibi Tokat'ı terk eder. Ne Hediye'yi, ne de Hüseyin'i bir daha gören olmaz.

Ve işte düğünlerde, eğlencelerde göbek ata ata dans ettiğimiz türkünün gerçek hikayesi bunlardır. Sözlerini tam olarak okuduğumuzda acıyı anlayabiliriz.

5/13/2016

Muhlis Akarsu, Arif Sağ ve Musa Eroğlu Muhabbet 2 albümünün tamamı

    5/13/2016 06:49:00 ÖS   No comments

Muhlis Akarsu, Arif Sağ ve Musa Eroğlu Muhabbet 2 albümünün tamamı Albümde birbirinden güzel 14 eser bulunmakta



Musa Eroğlu Muhabbet 2
Muhabbet 2 Albümündeki eserler:

1- Siyah Saçlarında Hatem Yüzlerin - Arif Sağ (00:00)
2- Gurbet Bana Ben Gurbete Alıştım - Muhlis Akarsu (05:15)
3- Bağışla Sevdiğim - Musa Eroğlu (09:33)
4- Gurbet Elde Bir Hal Geldi Başıma - Koro (13:58)
5- Gurbet Elde Baş Yastığa Gelince - Musa Eroğlu (18:02)
6- Divana - Arif Sağ (24:52)
7- Eşiğine Yüz Sürmeye Geldim - Muhlis Akarsu (24:51)
8- Mapushane Gurbet Ele Benzemez - Muhlis Akarsu (28:15)
9- Derdimi Dökeyim Derin Dereye - Musa Eroğlu (34:52)
10- Derdimin Ortağı Sinem Bülbülü - Musa Eroğlu (37:42)
11- Ezel Bahar Olmayınca - Arif Sağ (44:47)
12- Sen Tabipsin Saramazsın Yaramı - Muhlis Akarsu (47:45)
13- Kulak Verdim Dört Köşeyi Dinledim - Musa Eroğlu (51:14)
14- Gurbeti Ben mi Yarattım - Arif Sağ (56:29)

2/04/2016

Bir Dost Bir Post Yeter Bana -Yüksel

    2/04/2016 04:42:00 ÖS   No comments

Bir Dost Bir Post Yeter Bana -Yüksel Bütün Dünya Senin Olsun Bir Dost Bir Post Yeter Bana Türküsü Yüksel'in yorumu ile

© 2014 Video blogunuz. Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger.