Demirci Mehmet Efe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Demirci Mehmet Efe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/19/2010

nutuk otuzikinci bölüm

    9/19/2010 10:39:00 ÖS   No comments

Refet Paşa Demirci Efe'nin maiyetine giriyor Efendiler, Nazilli’ye giden Refet Paşa, Demirci Mehmet Efe’den kumandayı almaya lüzum ve bunda bir faide görmemiş veyahut kim bilir, belki de kumandaya vaz’-ı yed ettirilmemiş?



Demirci Mehmet Efe
Demirci Efe’nin maiyetinde erkân-ı harp gibi ifa-yı vazife etmeyi daha faydalı ve müreccah görmüş... Refet Paşa bunu bize bildirdi. Mahallî şerâiti yakından görmüş olan bir zatın kararını nakz etmek ekseriya müşkildir. Çünkü ya hakikaten Refet Paşa’nın gördüğü ve tercih ettiği gibi, Efe’nin kumandasını idâme etmekte ve ona muâvin olmakta faide vardı veyahut Refet Paşa o cephenin kumandasına li-sebebin mine’l-esbâb vaz’-ı yed edemiyordu. Her iki ihtimale göre de behemehâl kumandayı al diye emir vermek bî-sûd olurdu.

Asıl garabet, bundan sonra görüldü. Bir müddet sonra Refet Paşa, Nazilli’den gaybûbet etti. 


Birkaç gün sonra Balıkesir’de olduğunu, birtakım ecnebi zâbitlerle münasebete girip girmemesini bizden sorması vesilesiyle anladık.

22 Kânunuevvel 335 tarihinde verdiğimiz cevapta: “Teşkilât-ı milliyeye mensup olanların, bilhassa Heyet-i Temsiliye’ye dahil âza tanınmış olmak haysiyetiyle kendisinin, hiçbir suretle temasını arzu etmediğimizi bildirdik.” Refet Paşa, tekrar gaybûbet etti. Nihayet bir gün Bursa’dan, Refet imzalı kısa bir telgraf aldık: “İstanbul üzerinden Bursa’ya geldim.”

Bu telgrafın bir türlü mânasını anlamıyordum. Refet Paşa’nın İstanbul ile ne münasebeti vardı? Bir de “Nazilli-Balıkesir-Bursa” yolu İstanbul’dan mı geçer? Bu muammayı bir türlü halledemedim. Nihayet mesele anlaşıldı.

Refet Paşa, Nazilli’yi terk ettikten ve Balıkesir’de Kâzım Paşa’ya uğradıktan sonra Bandırma’ya inmiş, oradan da bir Fransız torpidosuyla İstanbul’a gitmiş, orada bazı rüfekasıyla görüşmüş, ba’dehu Bursa’ya avdet eylemiş...

Efendiler, bu muammayı hâlâ, halledemiyorum. Bunda beni mazur göreceğinizi ümit ederim.


Refet Bey’in, bir İngiliz gemisiyle Samsun’a gelen Salâhattin Bey tarafından tebdil edildiği ve aynı gemi ile Refet Bey’in İstanbul’a avdeti talep olunduğu ve bunun üzerine, gitmeyip istifa eylediği ve İstanbul hükümetinin benim ile beraber kendisinin derdestiyle İstanbul’a i’zamımıza ta’mîmen emir verdiği malûmunuzdur. Bu kadar çok ma’lumâtla bir mechûlü halledememek, cebir bilenlerce pek de mazur görülmezse de benim, bu noktada izhâr-ı acz eylediğimi itiraf ederim. vâkıâ, Ferit Paşa Kabinesi yerine Ali Rıza Paşa Kabinesi kaim olmuştu. Fakat yeni kabinenin vesâit-i istihbâriye ve icraiyesinin evvelkinin aynı olduğu malûmunuzdur.

Efendiler, Refet Paşa’nın bu hafif hareketi, Aydın ve Salihli cephelerinde muntazam ordunun teşkiline kadar, ciddî bir sevk ve idâre tesis edilememesine bâis oldu.

9/13/2010

nutuk onuncu bölüm

    9/13/2010 05:58:00 ÖS   No comments

nutuk onuncu bölüm belgesel videosu Çerkes Ethem Bey ve kardeşleri zaman kazanmak için bizi iğfale çalışıyorlardı Hakikatte mesele hallolunmamıştı. Vereceğim izâhâttan anlaşılacaktır ki



Çerkes Ethem Bey
Çerkes Ethem Bey ve kardeşleri, zaman kazanmak için bizi iğfale çalışıyorlardı. Maksatları, mümkün olabildiği kadar yeniden kuvvet celp ve cem’ etmek ve Düzce’de bulunan Sarı Efe kuvvetlerini ve Lefke’de bulunan Gökbayrak taburunu kendine iltihak ettirmek ve Demirci Mehmet Efe’nin de kendisiyle beraber isyanını temîn etmek, bir taraftan da cephe kumandanlarını ıskat ve ordu zâbitânının ve efrâdının kendilerine mukabele etmemeleri için propagandaya fırsat bulmak istiyorlardı. Fi’l-hakika, Simav ve Havalisi Kumandanı, Simav’a gitmek üzere Kütahya’dan geçerken, Ethem ve Tevfik Beyler tarafından celp olunarak kendi emirleri altında ve gösterecekleri mahalde istihdam edilmek üzere Kütahya’da kalması emrolunmuştur. Bu emirlerinin teyidi lüzumunu da 10 Kânunuevvel 336’da Cephe Kumandanlığı’ndan temenni etmişlerdir. Görülüyor ki her şey hallolundu, denildiği halde mebdedeki adem-i itaat, aynen muhafaza edilmekte idi.

Ethem Bey, Konya, Ankara, Haymana dahil, her tarafa ellerinde hususî şifreler bulunan, irtibat zâbiti unvanıyla, birtakım memurlar göndererek yeniden silâh ve hayvan tedârikine başladı. Bunlara verdikleri vazife ve hükümet memurlarına yaptıkları tebliğler hakkında bir fikir edinmek üzere meselâ: 7 Kânunuevvel 336’da Ankara şimalinde Kalecik Kaymakamı’na yazdığı tezkereyi aynen okuyayım:

Kütahya, 7 Kânunuevvel 36
Kalecik Kazası Kaymakamı Cânib-i Vâlâsı’na
Kuvâ-yı Seyyare müfreze kumandanlarından olup zîrde künyesi muharrer İsmail Ağa, kaza-yı vâlâları dahilinde Kuvâ-yı Seyyare ’ye mensup olup mezun ve gayr-i mezun mücahidîn ile yeniden silâh ve hayvan tedârikiyle, iltihak edecek vatanperverleri alıp getirmek vazifesiyle memuren Kalecik’e i’zâm kılınmıştır. Kendisine her türlü teshîlât ve muâvenât-ı lâzime-i vataniyenin ifasını ricâ eylerim efendim.

Umum Kuvâ-yı Seyyare ve Kütahya Havalisi Kumandanı
Ethem
Garp Cephesi Kumandanı, Kuvâ-yı Seyyare Kumandanlığı’ndan mevcut cephane miktarını ve son Gördes muharebesinde ne miktar topçu cephanesi sarf edildiğini sorması üzerine, Kuvâ-yı Seyyare Kumandan Vekili Tevfik imzasıyla 11 Kânunuevvel 336’da “... Bu yazışınızdan bize emniyet etmediğinizi anlıyorum. Cephane ne yenir, ne içilir, ancak düşmana atılır. Bu emniyet meselesi vârid-i hâtır ise, cephane göndermeyebilirsiniz.” tarzında cevap verilmekte idi.

Efendiler, burada ufak bir noktaya dikkatinizi celp edeyim. Görüyorsunuz ki Ethem Bey, cephede ve kuvvetinin başında olduğu halde Tevfik Bey yine vekil sıfatıyla muhabere ve muamelede bulunuyor. Aynı kuvvet üzerinde, aynı salâhiyette iki kumandan...

Cephe Kumandanı, 13 tarihinde sorulan sual ve alınan cevap suretlerini berâ-yı ma’lumât bana göndermişti. Hükümetçe, miftâhı olmayan şifreler ve hususî şifreler istimâli umumiyetle men’ edilmişti. Halbuki Ethem Bey’in hususî memurları ve mebuslardan bazı arkadaşları, bu memnuiyete riayet etmeksizin, şifre muhhaberâtına devam etmekte idiler. bi’t-tabi bunlara mümânaat edildi. Bunun üzerine, Ethem Bey, İsmet Paşa’ya 13/14 Kânunuevvel 336 tarihli bir mürâcaatıyla “bazı ihtiyâcât ve sâire hakkında Ankara ve Eskişehir Kuvâ-yı Seyyare irtibat zâbitlerine verilen telgrafların tevkif edilmekte olduğu anlaşılmıştır. Muhhaberâtımızın men’ edilmesi veya müşkilâta uğratılması suretiyle vâki muamelenin lütfen izâlesini ricâ ederim” diyordu. Halbuki irtibat zâbitlerinin açık muhabereleri men’ edilmemişti. Men’ edilen hususî şifre muhaberesi idi. Bilhassa Ethem Bey’in bahsettiği Ankara ve Eskişehir’deki zâbitlerin hiçbir muhabereleri men’ edilmiş ve bu zâbitler tarafından Ethem Bey’e şikâyet vâki olmuş değildi. O günlerde Eskişehir’de keşîde ettirilmeyen bir hususî şifre vardı. Fakat o, kumandan ve mebus diye imza atan Ethem Bey’in bir arkadaşının şifresi idi. Onun için İsmet Paşa, Ethem Bey’e verdiği cevapta, bu husustaki muhbirin kim olduğunun iş’ârını talep etmişti.
© 2014 Video blogunuz. Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger.